Ankara’da Caz ve Amerikan Subay Kulübü
1950’lerin başında Ulus’ta Karpiç hala “Devlet lokantası” özelliğiyle üst düzey bürokratlara hizmet veriyordu. Bir süre sonra Karpiç’in şef garsonu Rus Sergey, Kızılay’da Soysal Apartmanı’nın alt katında, Ulus Sineması’nın bitişiğinde Süreyya Pavyonu’nu açtı. Burası da tıpkı Karpiç gibi, kentin üst sınıf ileri gelenlerine hizmet vermeye başladı. Ulus’un yeni sosyal ve kültürel alanları, eğlence mekânları, gelişmekte olan kentin saygınlığını arttırarak iç Anadolu kırsalında yeşeren vaha gibiydi. Toplumsal ve zihinsel yaşamımızdaki dönüşüm süreci hızla gelişiyordu. Ankara Ankara güzel Ankara Ankara, çağdaş bir kent olmak için hızla ilerliyordu. Onu görmek isteyen “bahtı kara”lar çoğalmış, akın akın “Cumhuriyet’in Başkenti”ni görmeye geliyordu. Gelişen, büyüyen nüfus, Ulus ve çevresinde yoğunlaşan idari ve bürokratik kurumlar ile yerleşim alanları ve sosyal/kültürel mekânlar 1940’lı yılların ortalarından itibaren Yenişehir semtine taşınmaya başlamış; özellikle sosyal ve kültürel yaşamın, eğlence mekânlarının yeni coğrafyası “Yenişehir-Kızılay” yabancıların da (kordiplomatik topluluklar) ilgi odağı olmuştu. 1960’lı yıllara gelindiğinde Ankara devlet olanaklarıyla kurulmuş bir kültür merkeziydi. Hiç kuşkusuz Başkentimiz henüz tüm ülkenin gerçek kültürel zenginliğini en iyi biçimde temsil edecek durumda bir kent değildi. Kaldı ki, Türkiye Osmanlı’dan bu yana hiçbir zaman zengin çeşitliliği içinde kendi tarihi, kültürel mirasını, ritüelleşmiş kimi gelenekleri saymazsak, süreklilik temelinde koruyup geliştiren bir ülke olmamıştı. “Batı” ise, yerel azınlıklar ve küçük bir çevrenin dışında henüz çok kimsenin adım atmadığı, hakkında hayal ve söylentilere, çoğu zaman önyargılara dayanarak hayranlık ya da düşmanlık beslediği bir dünyaydı. 1950’ler ve sonrası Ankara’da eğlence mekânlarının çoğaldığı dönemdir. Ulus- Dışkapı güzergâhı pavyonlarıyla, Ulus-Yenişehir-Kızılay güzergahı gazino, kulüp ve restoranlarıyla, Maltepe ise, gazino ve pavyonlarıyla anılır olmuştu. 1970’lere gelindiğinde ise Kızılay-Çankaya hattında şık restoranlar, bulvar kafeleri ve gece kulüpleri öne çıkmaya başladı. En gözde eğlence mekanları Kavaklıdere-Çankaya hattında sıralanırken, araya Bahçelievler 7. Cadde girecekti. Eğlencelerin süresinin uzadığı bu yıllarda restoran ve gazino sonrası “gece kulübü” devri başladı. Sabahın ilk ışıklarına değin Feyman, İntim, Balin, Gül Ağacı gibi kulüplerde orkestralar canlı müzik sunardı. Eğlence mekânlarında, yabancı orkestra ve şarkıcıları yerlerini yavaş yavaş yerli orkestra ve şarkıcılara bırakıyordu. 1950’lı yılların sonunda, sayıları kimi zaman birkaç bini bulan Ankara’daki Amerikalılar da kendi eğlence yerlerini kurdular. Çankaya’da kenti kuşbakışı gören bir yerde konuşlanan Amerikan Subay Kulübü (Officer’s Club) yalnızca Amerikalıların yararlandığı bir mekân olmasına karşın, kulüp çalışanlarının tamamının Türk olması dikkat çekiciydi. Tumpane adlı Amerikan Şirketi’nin, mülakat yoluyla aldığı ahçı, ahçı yardımcısı, garson, barmen, temizlikçi, güvenlikçi vb. işçilerin tümü İngilizce bilen Türklerdi. Kısa süre sonra Amerikan Subay Kulübü müzisyenleriyle de anılır oldu. Başlangıçta Amerikalı ve Avrupalı müzisyenlerden oluşan orkestraların yerlerini Türk orkestraları alıyordu. Kulübün müşterileri yalnızca Amerikalılardı. Ancak Amerikalı arkadaşı olan Türkler, onların davetlisi olarak kulübe girebilirlerdi. Kulüpte sık görülen Türklerden birisi de Amerikalı havacıların avukatı Erdoğan Yeşin’di. Türk orkestralar başladığında Erol Pekcan adı öne çıkıyordu. Pekcan, Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra askerliğini yapmak üzere Ankara’ya gelmiş, Türkiye ABD Ortak Askeri Kurulu olan Jusmmat’ta tercüman olarak çalışırken kentin caz dünyasına adım atmıştı. 1953’de Avusturya Caz Kuarteti Amerikan Subay Kulübü’nde çalarken Pekcan, onlarla tanışmış profesyonel müzik hayatına başlamıştı. O dönemde Caz müziği meraklısı Ankaralılar Amerikan pazarlarında çok iyi caz plaklarını ucuz fiyata buluyor, VOA (Voice of America / Amerika’nın Sesi) Radyosu’nda her akşam saat 21.15-23.00 arasında caz programları dinliyordu. Yıllar içinde Ankara’da çalan orkestraların kalitesi açısından, özellikle müzisyenler arasında Officer’s Club’un çok popüler, ayrıcalıklı bir yeri vardı. Kulüpte yalnızca caz müziği yapılırdı ve Ankaralı müzisyenler için Officer’s Club’ta çalmak, senfonide çalmakla eş değerdi. 1950’li yıllarda Ankara Radyosu’nda da caz programları yapılırdı. Özellikle Sevinç Tevs, Niyazi Erden Orkestrası eşliğinde ünlenmişti. 1954’de Erdoğan Çaplı, Erol Pekcan’la birlikte ‘Erdoğan Çaplı Radyo Orkestrası’ adıyla caz programlarına başladı. Amerika’daki orkestralardan farkları yoktu. Seslendirdikleri parçalardan ‘Give Me The Simple Life / What’s New / All The Things You Are ve Flamingo’ gençlerin dilindeydi. Erol Pekcan orkestrasında zaman zaman kadrolar değişse de, Melih Gürel korno, Müfit Kiper trompet, Willy Fashinger piyano, Selçuk Sun kontrbas ve kendisi de davul çalıyordu. Erol Pekcan’ın yanı sıra Cemil Başargan, Orhan Sezener ve Yaşar Güvenir de Ankaralı caz ve pop severlerin ilgi odağıydı. Çankaya’da Cinnah Caddesi ile Çankaya Caddesi’nin kesiştiği ‘Zübeyde Hanım Meydanı’nda yer alan Amerikan Subay Kulübü binası 1986 yılında yıkıldı. Yerine ‘Atakule’ adı verilen binanın yapımına başlandı. 1989’da yapımı tamamlanan Atakule’nin açılışı, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından yapıldı. 90’lı yılların başında siyasilerin, Ankara’nın önde gelen varlıklı ailelerinin, vatandaşların ilgi odağı olan Atakule, restoranlarıyla sürekli adından söz ettiriyordu. Özellikle Özal’ın alışveriş merkezinin zemin katındaki Dreamland’de Atari oyunları oynaması, ülke gündeminin belirlenmesinde Atakule’nin adının geçmesine neden oluyordu. Officer’s Club, 1986’da Çankaya’dan Gaziosmanpaşa’da Uğur Mumcu Caddesi’ne taşındı ve çok geçmeden tamamen kapandı. Amerikan Subay Kulübü’nün yanı sıra Maltepe’de, Ali Suavi Sokak’ta bir başka Amerikan Kulübü, NCO Club (astsubayların ordu evi) vardı. Amerikalı astsubay ve erlere açık, Türklere kapalıydı. Burada da Officer’s Club’da olduğu gibi bir Türk orkestrası müzik yapıyordu. Bu, Amerikalı askerlerin kurduğu Ankara Rock-A-Billies grubuna katılan Türk ‘Oksijen’ grubuydu. Her Çarşamba NCO Club’da sahne alır, Country Western tarzı müzik yaparlardı. Topluluk Texas’tan J.D. Carraway (e.gitar), Boston’dan Scott Ewell (bass) ile Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Ferit Ergin (gitar) ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi öğrencisi Yalçın Antakya’dan (davul) oluşuyordu. Kimi günler “Frank Beskidniak & Those Four” olarak şarkıcı ve gitarist Frank Beskidmak ile de sahne alırlar kimi günler de Tezer Naşit (Org), Meriç Dumlu (bass), Yalçın Antakya (davul), Ferit Ergin: (guitar) ve Sam Johnson (vokal) çalardı. NCO Club, 1970’li yıllarda önce Emek 8. Cadde’ye, ardından 1971-1972 yıllarında Balgat’taki Amerikan üssüne taşındı. Türkiye’nin NATO’ya girişini izleyen yıllarda kurulan Amerikan askeri üsleri Ankaralıları caz ve geniş anlamda da “pop” müziği ile tanıştırmış; başta gazinolar ve oteller olmak üzere, çok sayıda “gece kulübü”nde yerli müzisyen ve orkestralar da etkinlikleriyle başkenti bu müzik türünün sıcak şehirlerinden biri haline getirmişti. Bu gelişimin müzik tarihimiz açısından önemi ise, müzik formasyonlarını cazın doğal, içten ve sıcak ritmine borçlu bu genç kuşağın yakın bir gelecekte Türk popunun doğuşuna, gelişimine yapacakları katkılar olacaktır. Selim Esen
Seni görmek ister her bahtı kara
Senden yardım umar her düşen dara
Yetersin onlara güzel Ankara
Gerçekedebiyat.com